Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Selin IŞIL
Köşe Yazarı
Selin IŞIL
 

KORONALI TATİL

Sevgili okurlar, bu haftanın yazı konusunu seçerken çok zorlandığımı söylemeliyim . Konu sıkıntım olduğu için değil, tam aksine dünya, ülke ve şahsi hayat gündemim o kadar dolu ki bu dolulukta sizler için hangisini öne çıkarmalıyım konusunda zorlandım. Bana kalsa hayatın hep tatlı yanlarını yazmak isterim . Huzur veren ve insanı gülümseten...Hani, çiçek böcek dediğimiz rahatlatıcı yazılardan. Ancak günümüzün ve yaşadığımız dönemin konuları öylesine bıçak sırtı ki bunları "yok" sayıp veya görmezden gelip " hadi bu haftada güneşin pırıltısından, denizin şırıltısından, doğanın kıpırtısından bahsedeyim" demek içimden gelmiyor. Çünkü normal bir süreç yaşamadığınız kesin!. Her şey güllük gülistanlıkmışcasına ve ortada hiç bir şey yokmuşcasına pirû pak yazılar yazmayı insanî tabiatım gereği çok doğru bulmuyorum. Yalan yok, geç de olsa yüzünü gösteren güneş ve yaz mevsimi hepimizin yüreklerine bir parça huzur serpip, o pek kasvetli hallerimizden kopardı bizi. Hatta dünya ve ülke gerçeklerinden bile uzaklaştırdı çoğumuzu! Bana gelen hınca hınç dolu sahil ve plaj fotoğraflarından bunu anlıyorum. Ve yine o sahillerin çok değil, sadece  2.5 hafta içinde çöplük haline gelen resimlerinden de bunu rahatlıkla anlayabiliyorum! Piknik yerlerinde on-on beş kişilik grupların eldivensiz ve maskesiz dip dibe, kucak kucağa öbeklenmiş vaziyetteki kalabalığından da bu sonuca varabiliyorum. Şile'deki yazlığıma gidip gelirken trafiğin kilit olmasını da buna bağlıyorum. Güneydeki otellerin şimdiden temmuz ayı için bile rezervasyon kabul edemeyecek yoğunlukta olmasından da bunu rahatlıkla anlayabiliyorum. Cadde ve sokaklardaki omuz omuza çarpışacak kadar olan kalabalıklardan, Hatta konunun üzerinden zaman geçtiği için kurum bağlamış olsa da insan yığınına dönüşen avm, restoran ve kafelerdeki tıka basalığı da buna bağlıyorum. Yanlış anlamayın,  "gülmeyelim eğlenmeyelim, yemeyelim içmeyelim, gezip tozmayalım, oturup kukumav kuşu gibi hep yarınları düşünelim" demiyorum. Hele ki böylesine stresli yaşanan bir kışın ardından hepimizin bir nebze rahatlatıcı aktivitelere ihtiyacı var ve hatta kendimizi şımartmaya ihtiyacımız var. Ancak hepimizin bildiği gibi önemli mi önemli, ciddi mi ciddi ve yok sayamayacağımız bir gerçeğimiz var. Evet, koronadan bahsediyorum. Güzel insanlar, diyeceğim o ki gülün eğlenin yaşayın ama tedbirli yaşayın! Yazın güneşi, havanın sıcağı, sokakların cıvıltısı sizi aldatmasın. Bundan sonraki hayatlarımızda taa ki kalıcı  bir çare bulunana kadar sosyal mesafe ve hijyen kurallarına riayet ederek yaşamamız gerektiğini aklınızdan çıkarmadan yapın bütün bunları. Almamız gereken bu basit tedbirleri almadan yaşadığımız taktirde bu günlerde attığımız  gülüşlerin yarınlarımız için göz yaşlarımız ve acılarımız olmasına müsaade etmeyecek bilinçte yaşayın. Bu arada, bu köşe yazımın günü bana göre öyle anlamlı bir güne denk geldi ki, hatta yazıma son noktayı koyar koymaz günün kahramanı olan babamla karşılıklı kahve içip ellerinden öperek babalar gününü kutlamak için kolları sıvayacağım.   Tüm babaların babalar günü kutlu olsun.  Sağlık daima önceliğiniz olsun. Esen kalın.
Ekleme Tarihi: 21 Haziran 2020 - Pazar

KORONALI TATİL

Sevgili okurlar, bu haftanın yazı konusunu seçerken çok zorlandığımı söylemeliyim .

Konu sıkıntım olduğu için değil, tam aksine dünya, ülke ve şahsi hayat gündemim o kadar dolu ki bu dolulukta sizler için hangisini öne çıkarmalıyım konusunda zorlandım.

Bana kalsa hayatın hep tatlı yanlarını yazmak isterim . Huzur veren ve insanı gülümseten...Hani, çiçek böcek dediğimiz rahatlatıcı yazılardan.

Ancak günümüzün ve yaşadığımız dönemin konuları öylesine bıçak sırtı ki bunları "yok" sayıp veya görmezden gelip " hadi bu haftada güneşin pırıltısından, denizin şırıltısından, doğanın kıpırtısından bahsedeyim" demek içimden gelmiyor.

Çünkü normal bir süreç yaşamadığınız kesin!. Her şey güllük gülistanlıkmışcasına ve ortada hiç bir şey yokmuşcasına pirû pak yazılar yazmayı insanî tabiatım gereği çok doğru bulmuyorum.

Yalan yok, geç de olsa yüzünü gösteren güneş ve yaz mevsimi hepimizin yüreklerine bir parça huzur serpip, o pek kasvetli hallerimizden kopardı bizi. Hatta dünya ve ülke gerçeklerinden bile uzaklaştırdı çoğumuzu!

Bana gelen hınca hınç dolu sahil ve plaj fotoğraflarından bunu anlıyorum. Ve yine o sahillerin çok değil, sadece  2.5 hafta içinde çöplük haline gelen resimlerinden de bunu rahatlıkla anlayabiliyorum!

Piknik yerlerinde on-on beş kişilik grupların eldivensiz ve maskesiz dip dibe, kucak kucağa öbeklenmiş vaziyetteki kalabalığından da bu sonuca varabiliyorum.

Şile'deki yazlığıma gidip gelirken trafiğin kilit olmasını da buna bağlıyorum.

Güneydeki otellerin şimdiden temmuz ayı için bile rezervasyon kabul edemeyecek yoğunlukta olmasından da bunu rahatlıkla anlayabiliyorum.

Cadde ve sokaklardaki omuz omuza çarpışacak kadar olan kalabalıklardan,

Hatta konunun üzerinden zaman geçtiği için kurum bağlamış olsa da insan yığınına dönüşen avm, restoran ve kafelerdeki tıka basalığı da buna bağlıyorum.

Yanlış anlamayın,  "gülmeyelim eğlenmeyelim, yemeyelim içmeyelim, gezip tozmayalım, oturup kukumav kuşu gibi hep yarınları düşünelim" demiyorum. Hele ki böylesine stresli yaşanan bir kışın ardından hepimizin bir nebze rahatlatıcı aktivitelere ihtiyacı var ve hatta kendimizi şımartmaya ihtiyacımız var.

Ancak hepimizin bildiği gibi önemli mi önemli, ciddi mi ciddi ve yok sayamayacağımız bir gerçeğimiz var. Evet, koronadan bahsediyorum.

Güzel insanlar, diyeceğim o ki gülün eğlenin yaşayın ama tedbirli yaşayın! Yazın güneşi, havanın sıcağı, sokakların cıvıltısı sizi aldatmasın.

Bundan sonraki hayatlarımızda taa ki kalıcı  bir çare bulunana kadar sosyal mesafe ve hijyen kurallarına riayet ederek yaşamamız gerektiğini aklınızdan çıkarmadan yapın bütün bunları.

Almamız gereken bu basit tedbirleri almadan yaşadığımız taktirde bu günlerde attığımız  gülüşlerin yarınlarımız için göz yaşlarımız ve acılarımız olmasına müsaade etmeyecek bilinçte yaşayın.

Bu arada, bu köşe yazımın günü bana göre öyle anlamlı bir güne denk geldi ki, hatta yazıma son noktayı koyar koymaz günün kahramanı olan babamla karşılıklı kahve içip ellerinden öperek babalar gününü kutlamak için kolları sıvayacağım.
 
Tüm babaların babalar günü kutlu olsun. 

Sağlık daima önceliğiniz olsun.
Esen kalın.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

10
Kasım
17
Ekim
09
Ekim
19
Eylül
05
Eylül
31
Temmuz
19
Temmuz
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.