Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

Merhabalar

GÜNDEM 16.08.2020 - 17:37, Güncelleme: 26.11.2022 - 01:09 2082+ kez okundu.
 

Merhabalar

Bu haftadan itibaren artık her hafta Körfez Manşet Gazetesi'n de bu köşede güncel hayat, edebiyat, sosyal yaşam ve bol bol kitap içerikleri ile sizlerleyim.

Merhabalar, Bu haftadan itibaren artık her hafta bu köşede güncel hayat, edebiyat, sosyal yaşam ve bol bol kitap içerikleri ile sizlerleyim. Tam bir kitap kurduyum diyebilirim kendim için. Neden mi? Çünkü kendimi bildim bileli kitap okumaya ve okuduğum kitaplar hakkında sohbet etmeye ve yazmaya bayılırım. Hele ki yazmak… Hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu benim için. İşte bu parçamın en nadide kısımlarını sizinle de paylaşmak heyecanıyla aşağıdaki satırlara nakşettim; Bugün sizlere hayatımızın olmazsa olmazı dediğimiz dostlarımızdan bahsetmek istiyorum; "onlarsız olmuyor ama onlarla da olmuyor" diye düşündüğümüz. Konuyu duyunca biraz tebessüm ettiğinizi görür gibiyim! Haksız mıyım? Bunu neden söyledim biliyor musunuz? Benim aklıma dost deyince nedense şöyle bir durup düşünme istediği geliyor. Benim dostum var mı? diye. Gözümün önünden hemen film şeridi gibi derler ya, çok fazla görüştüğüm ama bir elin parmaklarını geçmeyecek kişiler geçiyor. Başlıyorum kendimce sıralamaya; bu evet, yok yok bu olmaz derken birde bakıyorum ki, o bir elin parmaklarını geçmeyen sayı düşündükçe azalıyor! Çünkü düşündükçe, dost kelimesinin anlamı geliyor aklıma. Dost neydi? En basit şekli ile baktığımızda; “sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kişi”...Biraz daha düşününce diyorum ki; “aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinen”. Sonra aklıma Oscar Wilde’ın bir kitabında geçen cümlesi geliyor; “Başarınızla gurur duyan, mutluluğunuzla mutlu olan insanlar -gerçek- dostlarınızdır” diyor. Ve şöyle devam ediyor ya da öncesindeydi tam olarak hatırlayamıyorum af buyurun, “Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır ama dostun başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir.” İşte şimdi taşlar yerine oturdu! İlk aklıma gelenlerden sadece kalakaldı birkaç kişi. Çünkü, diğerleri bu kategoriye uymadı diyorum ve benim de sağlam bir kişiliğim yok ise oturup ağlama pozisyonuna geçiyorum. E, oldu mu şimdi? Olmadı. Acaba ben gerçek dost muyum diye düşünmeye devam ediyorum. Düşünürken geçenlerde canı çok sıkkın olan bir arkadaşım geliyor aklıma. Arkadaşımın sıkıntısına tanık olduğum o gün, belli etmesem de üzüntüsüne çözüm bulamadığım için üzülmüştüm. Ondan önce de iş yerinde şahane bir işin başına geçmişti de hatta ben de ona "hadi bir kutlama yapalım" demiştim. Çok basit gözükse de her iki durumda da arkadaşımın yanındaydım. O halde ben onun için gerçek dostum! ...ama son zamanlarda gerek sosyal medya olsun gerek gerçek hayatımızda olsun çok fazla dost görünüp de arkasından kuyu kazmaya çalışan insanlar tanıdım. Hele sosyal medyada herkes tabiri caizse can ciğer kuzu sarması. "Canımlar, aşkımlar" havada uçuşuyor! Dün tanışıp bugün "sen bir tanesin" oluyor! Yıllarca dostlukları da devam ediyor ama gel gör ki, sen ondan bir adım öne çıkıp çok daha güzel adımlar atmaya başladığında "canım benim" ile gelen emojiler yerini ilk önce "canıma" sonra "Esra' ya" bırakıyor ve bakıyorsun birkaç gün sonra uçmuş gitmiş. Sosyal medyayı örnek verdim ama günlük hayatımızda 7/24 yanımızda olan iş arkadaşlarımız, kuzenimiz, hatta biraz daha ileriye gidelim kardeşimiz dahi bunu yapıyor bize. Başarımızı alkışlamak yerine, acaba ben ne yapsam da ondan üst konuma gelsem diye uğraşıyor ne yazık ki… Aslında bir bakıma iyi, önlerini açmış oluyoruz. Görmediklerini göstermek, duymadıklarını duyurarak o kişi veya kişilerin ufkunu genişletip “aman be, ne yapmış sanki bende yapabilirim aynısını" deyip içlerindeki saklı kalmış gücü uyandırıyoruz. Ben kendi adıma bu tarz davranışları gördükçe inanın, yürekten söylüyorum çok ama çok seviniyorum. “Aferin Esra" diyorum, "bir dostunu kaybettin ama hayat seni ne kadar çok seviyor ki, ileride ondan gelecek zararların önünü keserken, onun da ufkunun açılmasını sağladın. Eminim bir yerlerde bunun mükâfatını alacaksın" diyorum. Üzülmeyin dostlarım! "Dostlarım" diyorum çünkü benim için değer verip bu yazıyı okuyan her bir kişi bir dosttur. Siz kendinizden emin olun. Siz dost adı altında kendinize davranılması gerektiği gibi çevrenizdeki herkese dürüst, saygılı ve sevgi çerçevesinde yaklaşıyorsanız gerisi gelir zaten. Bu arada, gidene de hiç üzülmeyin. Giden kendisi kaybetmiştir. Sağlıkla, sevgiyle kalın.
Bu haftadan itibaren artık her hafta Körfez Manşet Gazetesi'n de bu köşede güncel hayat, edebiyat, sosyal yaşam ve bol bol kitap içerikleri ile sizlerleyim.

Merhabalar,

Bu haftadan itibaren artık her hafta bu köşede güncel hayat, edebiyat, sosyal yaşam ve bol bol kitap içerikleri ile sizlerleyim.

Tam bir kitap kurduyum diyebilirim kendim için. Neden mi? Çünkü kendimi bildim bileli kitap okumaya ve okuduğum kitaplar hakkında sohbet etmeye ve yazmaya bayılırım.

Hele ki yazmak… Hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu benim için.

İşte bu parçamın en nadide kısımlarını sizinle de paylaşmak heyecanıyla aşağıdaki satırlara nakşettim;

Bugün sizlere hayatımızın olmazsa olmazı dediğimiz dostlarımızdan bahsetmek istiyorum; "onlarsız olmuyor ama onlarla da olmuyor" diye düşündüğümüz.

Konuyu duyunca biraz tebessüm ettiğinizi görür gibiyim! Haksız mıyım? Bunu neden söyledim biliyor musunuz? Benim aklıma dost deyince nedense şöyle bir durup düşünme istediği geliyor. Benim dostum var mı? diye. Gözümün önünden hemen film şeridi gibi derler ya, çok fazla görüştüğüm ama bir elin parmaklarını geçmeyecek kişiler geçiyor.

Başlıyorum kendimce sıralamaya; bu evet, yok yok bu olmaz derken birde bakıyorum ki, o bir elin parmaklarını geçmeyen sayı düşündükçe azalıyor! Çünkü düşündükçe, dost kelimesinin anlamı geliyor aklıma. Dost neydi? En basit şekli ile baktığımızda; “sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kişi”...Biraz daha düşününce diyorum ki; “aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinen”. Sonra aklıma Oscar Wilde’ın bir kitabında geçen cümlesi geliyor; “Başarınızla gurur duyan, mutluluğunuzla mutlu olan insanlar -gerçek- dostlarınızdır” diyor. Ve şöyle devam ediyor ya da öncesindeydi tam olarak hatırlayamıyorum af buyurun, “Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır ama dostun başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir.”

İşte şimdi taşlar yerine oturdu!

İlk aklıma gelenlerden sadece kalakaldı birkaç kişi. Çünkü, diğerleri bu kategoriye uymadı diyorum ve benim de sağlam bir kişiliğim yok ise oturup ağlama pozisyonuna geçiyorum. E, oldu mu şimdi? Olmadı. Acaba ben gerçek dost muyum diye düşünmeye devam ediyorum.

Düşünürken geçenlerde canı çok sıkkın olan bir arkadaşım geliyor aklıma. Arkadaşımın sıkıntısına tanık olduğum o gün, belli etmesem de üzüntüsüne çözüm bulamadığım için üzülmüştüm. Ondan önce de iş yerinde şahane bir işin başına geçmişti de hatta ben de ona "hadi bir kutlama yapalım" demiştim. Çok basit gözükse de her iki durumda da arkadaşımın yanındaydım.

O halde ben onun için gerçek dostum!

...ama son zamanlarda gerek sosyal medya olsun gerek gerçek hayatımızda olsun çok fazla dost görünüp de arkasından kuyu kazmaya çalışan insanlar tanıdım. Hele sosyal medyada herkes tabiri caizse can ciğer kuzu sarması. "Canımlar, aşkımlar" havada uçuşuyor! Dün tanışıp bugün "sen bir tanesin" oluyor!

Yıllarca dostlukları da devam ediyor ama gel gör ki, sen ondan bir adım öne çıkıp çok daha güzel adımlar atmaya başladığında "canım benim" ile gelen emojiler yerini ilk önce "canıma" sonra "Esra' ya" bırakıyor ve bakıyorsun birkaç gün sonra uçmuş gitmiş.

Sosyal medyayı örnek verdim ama günlük hayatımızda 7/24 yanımızda olan iş arkadaşlarımız, kuzenimiz, hatta biraz daha ileriye gidelim kardeşimiz dahi bunu yapıyor bize. Başarımızı alkışlamak yerine, acaba ben ne yapsam da ondan üst konuma gelsem diye uğraşıyor ne yazık ki…

Aslında bir bakıma iyi, önlerini açmış oluyoruz. Görmediklerini göstermek, duymadıklarını duyurarak o kişi veya kişilerin ufkunu genişletip “aman be, ne yapmış sanki bende yapabilirim aynısını" deyip içlerindeki saklı kalmış gücü uyandırıyoruz. Ben kendi adıma bu tarz davranışları gördükçe inanın, yürekten söylüyorum çok ama çok seviniyorum. “Aferin Esra" diyorum, "bir dostunu kaybettin ama hayat seni ne kadar çok seviyor ki, ileride ondan gelecek zararların önünü keserken, onun da ufkunun açılmasını sağladın. Eminim bir yerlerde bunun mükâfatını alacaksın" diyorum.

Üzülmeyin dostlarım! "Dostlarım" diyorum çünkü benim için değer verip bu yazıyı okuyan her bir kişi bir dosttur.

Siz kendinizden emin olun. Siz dost adı altında kendinize davranılması gerektiği gibi çevrenizdeki herkese dürüst, saygılı ve sevgi çerçevesinde yaklaşıyorsanız gerisi gelir zaten. Bu arada, gidene de hiç üzülmeyin. Giden kendisi kaybetmiştir.

Sağlıkla, sevgiyle kalın.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.