Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

GÜNDEM 30.08.2020 - 17:23, Güncelleme: 26.11.2022 - 01:09 2547+ kez okundu.
 

Bu hafta sizlere şu anda yaşadığımız döneme benzer bir dönemin aslında daha önce 1918 yıllarında yaşandığını hatırlatmak isterim.

Bu  hafta sizlere şu anda yaşadığımız döneme benzer bir dönemin aslında daha önce 1918 yıllarında yaşandığını hatırlatmak isterim. İspanyol gribi yada İspanyol nezlesi, 1918 – 1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol Gribi, 500 milyondan fazla kişiye bulaşması sonucu 18 ay içinde 50 milyon dolayında insanın ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgınlardan biri olmuştur. Salgın; ılımlı ilk dalga, şiddetli ikinci dalga ve artçı üçüncü dalga olmak üzere üç dalga halinde seyretmiştir. İspanyol gribinin bir özelliği; zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok, sağlıklı genç erişkinleri etkilemiş olmasıdır.   Düşünebiliyor musunuz, bundan yıllar  yıllar önce bu günkünün neredeyse aynısı diyebileceğimiz bir salgın hastalık. Dönemi bir hayal edin; iletişim kaynakları yok denecek kadar az . Hastaneler, ilaç, tedavi yöntemi çok az.   Birde şöyle bakın o günler ile bu günler arasındaki benzerliğe; tıpkı dönem karşılaştırması gibi! Evlere kapanan insanlar yaşananlardan çok az haberdar oluyor. Bizim şu anda eve kapandığımızda saatlerce dostlarımızla görüntülü görüşmeler yapıp,  sosyal medya paylaşımlarımızın artması gibi.   Bu konu nereden açıldı derseniz? Başlarda kendimi tanıtırken kitap kurduyum demiştim ya hani... Yeni çıkacak tüm kitaplardan henüz baskıdayken haberdar olmak, ön bilgi almak en sevdiğim konudur.   Sosyal medyada gezinirken çok sevdiğim bir yayın evinin sayfasında şu ana kadar yayınlanmış dört kitabını okuduğum bir yazarın, yeni çıkacak kitabının tanıtımını gördüm.  Hiç boş durur muyum?   Kalemini sevdiğim ve dünyaca tanınan bir yazar.  Tabii hemen sarıldım telefona ve yayın evini aradım kitap arka kapak yazısı vs. derken kitap ile alakalı henüz baskıda olmasına rağmen bir çok bilgi edindim.   Ve oturup düşündüğümde gözlerimin önüne bundan bir buçuk yıl öncesi geldi. Ellen Marie Wiseman (kitabın yazarı) ile Instagram üzerinden sohbet etmiştim. Tüm kitaplarını severek okuduğumu ve yakında yeni bir kitabının çıkıp çıkmayacağını sorduğumda bana dedi ki; " Grip salgını ile ilgili bir kitap yazıyorum". Şimdi düşünüyorum da şu anda içinde bulunduğumuz dönem, nasıl bir tesadüftür! dedim kitabın arka kapak yazısını okuyunca. Çok merak ediyorum, bulunduğumuz dönemi yıllar önce yaşayan bir toplum, senin benim gibi insanlar acaba ne yaşadılar? Okumak istiyorum. Sizler de benim gibi merak ediyorsanız kitabın arka kapak yazısını burada paylaşıyorum.   Yetim Koleksiyoncusu. Arka Kapak.   "Gelmiş geçmiş en güçlü ilaç, sevgidir…   1918 yılının güzel bir sonbahar gününde başlamıştı her şey. Ben, annem ve henüz küçücük birer bebek olan ikiz erkek kardeşlerimle sanki babam hâlâ savaşta, bir zamanlar adına vatan dediğimiz bir cehennemin ortasında değilmiş gibi o büyük kutlamaya katılmıştık. Sinsice yayılan küçücük bir virüsün, sadece birkaç gün içinde her şeyi değiştireceğinden, o an önem verdiğimiz, kutladığımız, sevdiğimiz şeyleri, etrafımızda dönüp duran, gülen, nefes alan, şarkı söyleyen tüm bu hayatları birer birer hayat sahnesinden sileceğinden habersiz bir şekilde o mahşeri kalabalığın içindeydik.   Biliyor musunuz? Benim annem sabah güneşi gibi kokardı. Sıcacık gülüşü içimde buz tutmuş tüm korkuları teker teker eritip yok ederdi. Bilseydim… Ah, keşke bilseydim annemin ellerini son kez tuttuğumu. Ona daha sıkı sarılır, beni, kardeşlerimi bırakıp gitmemesi için yalvarırdım. O kalabalığa girmemek, sonsuza dek evimizin güvenli duvarları arasında kalabilmek için ne gerekirse yapardım.   Ancak şimdi, annemin bedeni yatağında cansız bir şekilde yatarken ve kardeşlerim açlıktan kıvranarak ağlarken bir seçim yapmak zorundayım. Hayatlarımızı ve görünmez bir iple birbirine bağlıymış gibi duran kaderlerimizi tamamen değiştirecek bir seçim. Evet, korkuyorum, hem de çok ama güçlü olmaktan başka şansım da yok. İnancın, sevginin gücüne inanmalıyım. Çünkü gelmiş geçmiş en güçlü ilaç sevgidir. Bunu biliyorum ve dünya dönmeye devam ettiği sürece bu asla değişmeyecek.   Ben, Pia Lange ve bu, benim hikâyem".   Ellen Marie Wiseman’ın usta kaleminden dökülen Yetim Koleksiyoncusu, dünya nüfusunun üçte birini etkileyen, ölümcül bir pandeminin tam ortasında verilen güçlü mücadeleye, sevgiye, bağlılığa ve umuda yazılmış bir destan.   Kitabımızın son sayfalarında okuyuculara özel şöyle de bir yazısı var;   Ellen Marie Wiseman’dan Okurlara Mesaj Sevgili okur, Geçtiğimiz yıl Yetim Koleksiyoncusu’nu yazmayı bitirdiğimde, yeni bir virüsün dünyaya bir kez daha diz çöktüreceğini aklımdan geçirmezdim. Fakat bugün tam da bunu yaşıyoruz. Bu satırları yazarken Amerika dünyadaki en yüksek COVID-19 vaka sayısına sahip ve enfekte olan insanların sayısı hızla artıyor.   2020 yılının baharında torunlarımı ziyaret ederken onlara pencereden el sallıyor ama içeri girmiyorum. Onları, bilhassa her gün büyüyen üç aylık torunumu kucaklayıp öpememek yüreğimi sızlatıyor. Sekiz yaşındaki torunum pencerenin ardından konuşup gülüştükten sonra gideceğim zaman ağlıyor.    İsterse beni gün içinde defalarca FaceTime’dan arayabileceğini bilmek ise onu rahatlatıyor. 1918’deki İspanyol gribi salgını sırasında büyükanne ve büyükbabaların böyle bir seçeneği ya da COVID-19 salgını boyunca iletişimde kalmamızı sağlayan diğer ileri teknoloji cihazları yoktu. Arkadaşları ve aileleriyle Instagram ve Zoom üzerinden görüşmek bir yana, o dönemde telefon bile az sayıda kişinin sahip olduğu bir ayrıcalıktı.   Netflix’te bir dizinin bölümlerini art arda izleyemiyor, bilgisayar oyunları oynayamıyor veya akıllı telefonlarıyla grup sohbetleri yapamıyorlardı. Oysa şimdi seksen üç yaşındaki annem bile FaceTime aracılığıyla nasıl görüşebileceğimizi biliyor. Son iki yılını 1918 salgınını yaşayan insanların gündelik hayatlarını araştırarak geçirmiş bir yazar olarak, Amerikan liderlerinin ve vatandaşlarının günümüzdeki krizle baş etme yöntemlerini kıyaslamam mümkün değil. Geleceğin tarihçilerinin COVID-19 dönemine baktıklarında bizler için neler söyleyeceğini merak ediyorum. Acaba gerekeni yapma konusundaki kararlılığımızı takdir edecekler mi? Afetler karşısında çabuk toparlandığımızı düşünecekler mi?   Geçmişten ders aldığımızı mı yoksa onu tekrarlayıp durduğumuzu mu fark edecekler? 1918 yılındaki ölümcül grip salgınını temel alan Yetim Koleksiyoncusu, bize İspanyol gribi yıllarını hatırlatırken aynı zamanda bugünkü deneyimlerimizi derinlemesine düşünmemizi sağlıyor. Bu, sokaklarımızda ve evlerimizde I. Dünya Savaşı’nda ölen Amerikalılardan daha çok sayıda kişinin öldüğü bir dönemde, ailesini bir arada tutmaya çalışan genç, Alman bir göçmenin, Pia Lange’in hikâyesi. Aynı zamanda acılı bir annenin, göçmenlere olan nefretini en savunmasız anlarında aileleri parçalamak için bir bahane olarak kullanan Bernice Groves’un hikâyesi.   Pia’nın dayanıklılığının, cesaretinin ve olumsuzluklar karşısındaki kararlılığının sizi içine çekmesini umuyorum.   Ve umarım Bernice’in hikâyesi, okurlara ırkı, uyruğu ya da dini her ne olursa olsun başkalarını anlamanın gerekliliğini hatırlatır.   Arkadya Yayınları imzalı bu muhteşem eseri okumak isteyenler için, tüm kitabevleri ve internet ortamında satışa sunulmuştur. Kaynak:Orjinal basımı Yankı (İzmir) gazetesine aittir
Bu hafta sizlere şu anda yaşadığımız döneme benzer bir dönemin aslında daha önce 1918 yıllarında yaşandığını hatırlatmak isterim.

Bu  hafta sizlere şu anda yaşadığımız döneme benzer bir dönemin aslında daha önce 1918 yıllarında yaşandığını hatırlatmak isterim.

İspanyol gribi yada İspanyol nezlesi, 1918 – 1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol Gribi, 500 milyondan fazla kişiye bulaşması sonucu 18 ay içinde 50 milyon dolayında insanın ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgınlardan biri olmuştur. Salgın; ılımlı ilk dalga, şiddetli ikinci dalga ve artçı üçüncü dalga olmak üzere üç dalga halinde seyretmiştir. İspanyol gribinin bir özelliği; zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok, sağlıklı genç erişkinleri etkilemiş olmasıdır.

 

Düşünebiliyor musunuz, bundan yıllar  yıllar önce bu günkünün neredeyse aynısı diyebileceğimiz bir salgın hastalık.

Dönemi bir hayal edin; iletişim kaynakları yok denecek kadar az . Hastaneler, ilaç, tedavi yöntemi çok az.

 

Birde şöyle bakın o günler ile bu günler arasındaki benzerliğe; tıpkı dönem karşılaştırması gibi! Evlere kapanan insanlar yaşananlardan çok az haberdar oluyor. Bizim şu anda eve kapandığımızda saatlerce dostlarımızla görüntülü görüşmeler yapıp,  sosyal medya paylaşımlarımızın artması gibi.

 

Bu konu nereden açıldı derseniz? Başlarda kendimi tanıtırken kitap kurduyum demiştim ya hani... Yeni çıkacak tüm kitaplardan henüz baskıdayken haberdar olmak, ön bilgi almak en sevdiğim konudur.

 

Sosyal medyada gezinirken çok sevdiğim bir yayın evinin sayfasında şu ana kadar yayınlanmış dört kitabını okuduğum bir yazarın, yeni çıkacak kitabının tanıtımını gördüm.  Hiç boş durur muyum?

 

Kalemini sevdiğim ve dünyaca tanınan bir yazar.  Tabii hemen sarıldım telefona ve yayın evini aradım kitap arka kapak yazısı vs. derken kitap ile alakalı henüz baskıda olmasına rağmen bir çok bilgi edindim.

 

Ve oturup düşündüğümde gözlerimin önüne bundan bir buçuk yıl öncesi geldi. Ellen Marie Wiseman (kitabın yazarı) ile Instagram üzerinden sohbet etmiştim. Tüm kitaplarını severek okuduğumu ve yakında yeni bir kitabının çıkıp çıkmayacağını sorduğumda bana dedi ki; " Grip salgını ile ilgili bir kitap yazıyorum". Şimdi düşünüyorum da şu anda içinde bulunduğumuz dönem, nasıl bir tesadüftür! dedim kitabın arka kapak yazısını okuyunca. Çok merak ediyorum, bulunduğumuz dönemi yıllar önce yaşayan bir toplum, senin benim gibi insanlar acaba ne yaşadılar? Okumak istiyorum. Sizler de benim gibi merak ediyorsanız kitabın arka kapak yazısını burada paylaşıyorum.

 

Yetim Koleksiyoncusu.

Arka Kapak.

 

"Gelmiş geçmiş en güçlü ilaç, sevgidir…

 

1918 yılının güzel bir sonbahar gününde başlamıştı her şey. Ben, annem ve henüz küçücük birer bebek olan ikiz erkek kardeşlerimle sanki babam hâlâ savaşta, bir zamanlar adına vatan dediğimiz bir cehennemin ortasında değilmiş gibi o büyük kutlamaya katılmıştık. Sinsice yayılan küçücük bir virüsün, sadece birkaç gün içinde her şeyi değiştireceğinden, o an önem verdiğimiz, kutladığımız, sevdiğimiz şeyleri, etrafımızda dönüp duran, gülen, nefes alan, şarkı söyleyen tüm bu hayatları birer birer hayat sahnesinden sileceğinden habersiz bir şekilde o mahşeri kalabalığın içindeydik.

 

Biliyor musunuz? Benim annem sabah güneşi gibi kokardı. Sıcacık gülüşü içimde buz tutmuş tüm korkuları teker teker eritip yok ederdi. Bilseydim… Ah, keşke bilseydim annemin ellerini son kez tuttuğumu. Ona daha sıkı sarılır, beni, kardeşlerimi bırakıp gitmemesi için yalvarırdım. O kalabalığa girmemek, sonsuza dek evimizin güvenli duvarları arasında kalabilmek için ne gerekirse yapardım.

 

Ancak şimdi, annemin bedeni yatağında cansız bir şekilde yatarken ve kardeşlerim açlıktan kıvranarak ağlarken bir seçim yapmak zorundayım. Hayatlarımızı ve görünmez bir iple birbirine bağlıymış gibi duran kaderlerimizi tamamen değiştirecek bir seçim. Evet, korkuyorum, hem de çok ama güçlü olmaktan başka şansım da yok. İnancın, sevginin gücüne inanmalıyım. Çünkü gelmiş geçmiş en güçlü ilaç sevgidir. Bunu biliyorum ve dünya dönmeye devam ettiği sürece bu asla değişmeyecek.

 

Ben, Pia Lange ve bu, benim hikâyem".

 

Ellen Marie Wiseman’ın usta kaleminden dökülen Yetim Koleksiyoncusu, dünya nüfusunun üçte birini etkileyen, ölümcül bir pandeminin tam ortasında verilen güçlü mücadeleye, sevgiye, bağlılığa ve umuda yazılmış bir destan.

 

Kitabımızın son sayfalarında okuyuculara özel şöyle de bir yazısı var;

 

Ellen Marie Wiseman’dan Okurlara Mesaj

Sevgili okur,

Geçtiğimiz yıl Yetim Koleksiyoncusu’nu yazmayı bitirdiğimde, yeni bir virüsün dünyaya bir kez daha diz çöktüreceğini aklımdan geçirmezdim. Fakat bugün tam da bunu yaşıyoruz. Bu satırları yazarken Amerika dünyadaki en yüksek COVID-19 vaka sayısına sahip ve enfekte olan insanların sayısı hızla artıyor.

 

2020 yılının baharında torunlarımı ziyaret ederken onlara pencereden el sallıyor ama içeri girmiyorum. Onları, bilhassa her gün büyüyen üç aylık torunumu kucaklayıp öpememek yüreğimi sızlatıyor. Sekiz yaşındaki torunum pencerenin ardından konuşup gülüştükten sonra gideceğim zaman ağlıyor. 

 

İsterse beni gün içinde defalarca FaceTime’dan arayabileceğini bilmek ise onu rahatlatıyor. 1918’deki İspanyol gribi salgını sırasında büyükanne ve büyükbabaların böyle bir seçeneği ya da COVID-19 salgını boyunca iletişimde kalmamızı sağlayan diğer ileri teknoloji cihazları yoktu. Arkadaşları ve aileleriyle Instagram ve Zoom üzerinden görüşmek bir yana, o dönemde telefon bile az sayıda kişinin sahip olduğu bir ayrıcalıktı.

 

Netflix’te bir dizinin bölümlerini art arda izleyemiyor, bilgisayar oyunları oynayamıyor veya akıllı telefonlarıyla grup sohbetleri yapamıyorlardı. Oysa şimdi seksen üç yaşındaki annem bile FaceTime aracılığıyla nasıl görüşebileceğimizi biliyor.

Son iki yılını 1918 salgınını yaşayan insanların gündelik hayatlarını araştırarak geçirmiş bir yazar olarak, Amerikan liderlerinin ve vatandaşlarının günümüzdeki krizle baş etme yöntemlerini kıyaslamam mümkün değil. Geleceğin tarihçilerinin COVID-19 dönemine baktıklarında bizler için neler söyleyeceğini merak ediyorum. Acaba gerekeni yapma konusundaki kararlılığımızı takdir edecekler mi? Afetler karşısında çabuk toparlandığımızı düşünecekler mi?

 

Geçmişten ders aldığımızı mı yoksa onu tekrarlayıp durduğumuzu mu fark edecekler?

1918 yılındaki ölümcül grip salgınını temel alan Yetim Koleksiyoncusu, bize İspanyol gribi yıllarını hatırlatırken aynı zamanda bugünkü deneyimlerimizi derinlemesine düşünmemizi sağlıyor. Bu, sokaklarımızda ve evlerimizde I. Dünya Savaşı’nda ölen Amerikalılardan daha çok sayıda kişinin öldüğü bir dönemde, ailesini bir arada tutmaya çalışan genç, Alman bir göçmenin, Pia Lange’in hikâyesi. Aynı zamanda acılı bir annenin, göçmenlere olan nefretini en savunmasız anlarında aileleri parçalamak için bir bahane olarak kullanan Bernice Groves’un hikâyesi.

 

Pia’nın dayanıklılığının, cesaretinin ve olumsuzluklar karşısındaki kararlılığının sizi içine çekmesini umuyorum.

 

Ve umarım Bernice’in hikâyesi, okurlara ırkı, uyruğu ya da dini her ne olursa olsun başkalarını anlamanın gerekliliğini hatırlatır.

 

Arkadya Yayınları imzalı bu muhteşem eseri okumak isteyenler için, tüm kitabevleri ve internet ortamında satışa sunulmuştur.

Kaynak:Orjinal basımı Yankı (İzmir) gazetesine aittir

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.